Diyanetin 213 Soruya Verdiği Cevaplar
101- Kandil günlerinde oruç tutmak isteyen hangi gün oruç tutmalıdır?
Kandil günlerinde oruç tutmak isteyenler, ihya ettikleri kandil gecesi oruca niyet edip ertesi gün oruç tutarlar. Çünkü dinî hükümlere göre gün, güneşin gumbu ile başlar ve ertesi günkü guruba kadar devam eder. Nitekim Peygamber Efendimiz (S.A.V.): “Şaban ayının onbeşinci gecesi olduğu zaman o geceyi ibadetle ihya ediniz ve gündüzünü de oruçla geçiriniz…”(et-Terğıb ve’t-Terğib Mısır Baskısı 2/242) buyurmuştur. Ancak kandil gecesinden önceki gün oruç tutmayı yasaklayan bir hüküm yoktur. Oruç tutulması mekruh olmayan günlerin hepsinde oruç tutmak sevaplıdır.
102- Değişik zamanlarda kasden Ramazan orucunu bozana sonradan bir keffaret yeterli midir?
İster aynı Ramazan ayında, ister ayrı ayrı Ramazan ayında olsun, değişik zamanlarda Ramazan orucunu kasden bozmuş olan kişinin bir tek keffaret orucu tutması yeterlidir. Şafiîlere göre yalnız cinsî münasebetten dolayı keffaret gerekir ve bu fiil tekrarlandığı sayıca keffaret de tekrarlanır.
103- Ölen birinin oruç borçları için geride kalanlar oruç tutabilir mi?
Ölenin velisi veya başkaları ölen kişinin kazaya kalmış oruçlarını tutamazlar. Nitekim bir hadis-i şerifte “bir kimsenin başkası yerine oruç tutması, namaz kılması caiz olmaz, lakin velisi ölenin tutamadığı orucunun fidyesini verir” buyurulmuştur.
104- Borç verilen paranın zekatı ne zaman verilir?
Geri ödeneceği kesin olan alacakların, her yıl alacaklı tarafından zekatlarının ödenmesi gerekir. Şayet her yıl zekatı verilmemiş ise, alacak tahsis edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekatların da ödenmesi gerekir. İnkar edilen veya geri alınma ihtimali görülmeyen alacaklar için, alacaklının her yıl zekat vermesi gerekmez. Şayet bu tür ümit kesilmiş bir alacak daha sonra ödenirse, üzerin den yıl geçtikten sonra zekatı gerekir; geçmiş yıllar için zekat gerekmez.
105- 3-5 yıl va’deli borcu olan kimse nisabını nasıl hesaplar?
3-5 yıl vadeli borcu olan kimse, temel ihtiyaçlarını ve o yıl içinde ödenmesi gereken borçlarını düştükten sonra, geride kalan zekata tabi malların toplamı, nisap sınırını aşıyorsa, bu geride kalan kısmın zekatını verir.
106- Borç verdiğim birisi fakirleşti; bu kişinin bana olan borcunu zekatımdan sayabilir miyim?
Zekatın sahih olması için, yoksul kişiye verilen şeyin zekat niyyetiyle temliki gerekir. Fakire borç olarak verilen bir meblağ, fakir o meblağ üzerinde tasarrufta bulunduktan sonra, zekata mahsub edilemez. Şayet, dinen fakir sayılan bir kimsenin zimmetinde bulunan alacak meblağ, o fakire, zekat niyyetiyle bağışlanacak olursa, sadece o alacak meblağ için ayrıca zekat gerekmez.
Borç alan birisi fakirleşip borcunu ödeyemez duruma düşerse alacaklı borçluya borcu kadar zekat verir, tekrar alacağını verdiği paradan tahsil edebilir.
107- Arsaya ve kirada olan evime, binek arabasına ve ticari arabaya zekat vermek gerekir mi?
Ticaret için olmayan, ev, arsa, araba ve benze-ri şeylerin kıymetleri üzerinden zekat gerekmez. Eğer bunların kazancı (getirisi) varsa ve bu getiriler, sahibinin diğer zekata tabî malları ile birlikte nisap ölçüsüne ulaşırsa, yıl sonunda getirilerinin zekatı verilir. Şayet bunlar ticaret için kullanılıyorsa her yıl kıymetleri üzerinden zekat gerekir.
108- Hisse senetleri için zekat vermek gerekir mi?
Bir ticarî veya sınaî kuruluşa ortaklığı ifade eden hisse senetleri elde mevcut para gibidir. Bu bakımdan eğer nisap ve diğer şartları taşıyorsa rayiç değerine göre hisse senetlerinin de zekatı verilir.
109- Kirada oturan evi olmayan kişi, ev yapmak için biriktirdiği paradan zekat vermek zorunda mıdır?
Ev edinmek için biriktirilen paralarda tabiî olarak çoğalma ve artma özelliği vardır. Binaenaleyh bu maksatla biriktirilen paralar borçtan ve temel ihtiyaçlardan sonra nisap miktarına ulaşmış ise o paradan zekat vermek gerekir.
110- Zekatı ve fıtır sadakasını uzaktaki akrabaya göndermek caiz midir?
İster yakında, ister uzakta bulunsun, zekat ve fıtır sadakasında, öncelikle yoksul akrabanın tercih edilmesi efdaldir. Akraba içinde yoksul olan kişiler yoksa, yakın komşulardan başlamak üzere, kişi bulunduğu yerdeki fakirlere zekat ve fıtır sadakasını verir.
Zekatta, zekata tabi malın bulunduğu yerdeki fakirlere; fıtır sadakalarında ise, mükellefin ikamet ettiği yerdeki fakirlere öncelik verilmesi asıldır. Ancak bunlar bağlayıcı hükümler olmayıp faziletle ilgili hükümlerdir. İster yakın ister uzak olsun, dinen fakir sayılan her Müslüman’a zekat ve fıtır sadakası verilebilir.
111- Gelin ve damada zekat verilebilir mi?
Gelin veya damat şayet fakir iseler, her ikisine de zekat verilebilir. Ancak, mükellef kişi, kendi usul ve füruundan olan kimselere zekat ve fıtır sadakası veremez.
112- Zekat, kurban ve fıtır sadakası için belirlenen nisap miktarı aynı mıdır?
Zekat, dinen zengin sayılan Müslümanlara farz-dır, temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 80.18 gr. altın veya bu miktar altın değerinde temel
ihtiyaçlardan fazla malı yahut parası olan kimseler dinen zengin sayılırlar. Bu mikdara nisap denir. Zekatın farz olması için ölçü kabul edilen bu miktar, fıtır sadakası ve kurban için de aynıdır.
Ancak zekatın farz olması için, nisab ölçüsündeki malın üzerinden bir kamerî yıl geçmesi ve malın namî yani artıcı nitelikte olması gerektiği halde, kurban fitrenin ve vücübu için, nisabın üzerinden sene geçme ve malın artırıcı nitelikte olması şartı yoktur. Bunun için, Ramazan bayramı günü şafak sökmeden önce miras ve benzeri herhangi bir yol ile zengin olan kimse, fitre vermekle mükellef olur. Kurban bayramı günlerinde zengin olan kişi de kurban kesmekle yükümlü olur.
113- Kadının kocasından habersiz hayır yapması veya sadaka vermesi caiz midir?
İslamî hükümlere göre, aile fertleri arasında mal birliği değil, mal ayrılığı prensibi vardır. Bir aile içinde, karı-koca ve çocuklardan, herbirinin malı kendisine aittir. Bu itibarla, kadın kendisine ait malını kocasının izin ve rızasını almadan da dilediği gibi sarfedebilir; dilediği bir şahsa veya hayır kurumlarına bağışlayabilir. Ancak; kadın kocasının malını, evin zarurî ihtiyaçları dışında kocasının izin ve rızası olmadan harcayamaz. Kocasının malından herhangi bir kimseye bağışta bulunamaz. Ancak kadın, kocası gördüğü veya haberi olduğu takdirde, ondan izinsiz yaptığı harcama ve tasarruf için izin vereceği ölçüde bağış ve tasaddukta bulunabilir. söz gelimi kapıya gelen dilenciyi boş çevirmez. Bu takdirde hem kendisi, hem kocası sadaka sevabına nail olurlar.
114- İslam’a göre devlete vergi vermek gerekli midir?
Devlet, milletin organize edilmiş ve teşkilatlanmış biçimidir. Ortak hizmetlerin karşılanması için vatandaşlarından vergi alır. islam dini devletin yapacağı hizmetler için, ihtiyaca göre vergi almayı tecviz etmiştir. Peygamberimiz de vergi toplatmıştır. Öşür, haraç ve zekat bunlardan bazılarıdır. Hz. Ebu Bekir zekatı vermeyenlere savaş açmıştır.
Vergi ile elde edilen gelir, ülkeye ve üzerinde yaşayanlara hizmet veren devletin giderlerini karşılar. Bu hizmetler amme menfaati içindir, vergi verilmezse bu hizmetler karşılanamaz, amme hizmeti vatan emniyeti haleldar olup, bunun bedelini de bütün bir toplum çeker. Bu itibarla, her Müslüman devlete vergisini vermekle mükellefdir.
115- İslam dininde zekat ve öşür dışında devlete vergi vermek gibi bir mükellefiyet var mıdır?
İslam dininin diğer ekonomik sistemlerden farklı olarak kendine has maliye yapısı vardır. Bu sistem-de devletin gelir kaynakları zekat, harac, cizye, ganimet, savaştan elde edilen mallar, öşürler, maden ve define vergisi ve diğer vergilerdir.
Bu gelir yok kaynakları dışında devletin, vatandaşlarından vergi alıp alamayacağı konusu, eskiden geri tartışılmış, ihtiyaç ve zaruret halinde, ihtiyaca ve yurttaşların ödeme güçlerine göre devletin vergi alabileceği görüşü ağırlık kazanmıştır.
“Büyük zararı def etmek için küçük zarara tahammül edilir” kaidesi bir hukuk kuralıdır. Bu kaide uyarınca, düşman tarafından ülke güvenliği tehdit ediliyorsa, olağanüstü hallerde veya beytü’l-malın (hazine) gelirleri devletin zorunlu mali mükellefiyetini karşılamıyorsa devletin vatandaşlarından, ihtiyacını karşılayacak ölçüde vergi alması gerekli hale gelir.
Asrı saadette ve 4 halife döneminde zekat dışında vergi alınmamış ise de, daha sonra devletin gelirleri giderlerini karşılamaz hale gelince zaruret prensibine dayanarak, zekat dışında bir takım vergiler ortaya çıkmıştır. Zikri geçen prensip ve gerekçeler ile verginin alınabileceği ve verginin zekat ve öşürden sayılamayacağı görüşleri kuvvet kazanmıştır. Zira zekat ve öşür bir ibadettir; ibadette niyyet ve ihlas esastır. Vergide ise bu vasıflar umumiyetle gerçekleşmez. Ayrıca, zekat ve öşür kitap ve sünnetle sabit olurken vergi öyle değildir.
Sarf yönleri açısından da zekat ve öşürle vergi arasında fark vardır.
116- Kocası fakir olan bir kadın, kendi parası ile hacca gidebilir mi?
Kocası fakir olan kadının, kendi servetiyle haccetme imkanı varsa ve haccın diğer şartlarını da taşıyorsa, kocası veya bir mahremi ile hacca gitmesi gerekir. Şayet kocası veya mahremlerinden biri, imkansızlık sebebiyle hacca gide-miyorlarsa ve bu kadın onlardan birinin masrafını da karşılayabilecek imkana sahipse, haccetmesi gerekir. Buna gücü yetmezse, yerine bedel gönderir.
Şafiî alimleri, bir kadının güvenilir bir kaç kadınla birleşerek -mahremsiz- farz olan haccını yapmasını caiz görmüşlerdir.
117-Zengin bir kadın eşi veya bir mahremi olmadığı için hacca gidemeden ölse
hac ibadetinden sorumlu mudur?
Sağlık ve servet yönünden haccetme imkanına sahip olan bir kadın, eşi veya mahremi olmadığı için hacca kendisi gidemez ise de, hac farizasını eda etmiş sayılması için, yerine bedel göndermesi gerekir. Bunu da yerine getirmemişse vefatından önce yerine vekaleten haccetmek üzere bedel gönderilmesini vasiyet etmesi gerekir. Aksi takdirde üzerinden sorumluluk kalkmaz.
118- Haram para ile hacca gidenin haccı kabul olur mu?
Dinimizde yapılan ibadetler Cenab-ı Allah’ın emri gereği görevimizdir. Ayrıca, pek tabiki sevabı da vardır. Bunun aksine Cenab-ı Allah’ın yasak kıldığı haramlar vardır. Bu yasaklara riayet etmek de görevimizdir. Bu itibarla; çalıntı elbiseyle namaz kılınsa bu namaz şartlarına riayet edilerek eda edilirse sıhhatlidir. Kabul olunup olunmaması Allah’a aittir. Elbiseyi çalan bunun cezasını ayrıca çekecektir.
Bu örnekte olduğu gibi haram parayla hacca giden kimsenin haccı da sahihtir. Haram parayla gittiği için onun günahını ayrıca çekecektir. Fakat bu haccın sevabı da ona göre az olur veya hiç olmaz.
119- Kurban kesmek kimlere vaciptir?
Kurbanın sözlük anlamı yakınlık demektir. Dinî kavram olarak kurban; Allah’a yaklaşmak için, belirli günlerde (Kurban bayramının ilk üç günü) ve belirli nitelikleri taşıyan kimseler tarafından kesilen belli hayvandır.
Kurban bayramında ibadet niyeti ile kurban kesmek, büluğ çağına gelmiş, mukim (yolcu olma-yan) ve dinen zengin sayılan Müslümanlara vaciptir. Zenginlikten maksat kurban bayramında temel ihtiyaçlarından başka 80.18 gr. altını veya bu mikdar altın karşılığı parası yahut temel ihtiyaçları dışında mal varlığının bulunmasıdır. Bu durumda olan kimse kurban kesme hususunda dinen zengin sayılır.
120- Kurban kesmeden, parasını kurban niyetiyle vermek caiz midir?
Kurbanın rüknü, kurbanlık hayvanın kesilip kanının akıtılmasıdır. Kurbanlık hayvan bizzat veya vekalet yolu ile kesilmedikçe, parasını tasadduk etmekle, kurban vecibesi eda edilmiş olmaz.
121- Kadın kurban kesebilir mi ve kestiği yenilir mi?
Bir Müslümanın, erkek olsun kadın olsun usülüne uygun olarak kestiği hayvanların etleri yenir.
Bu itibarla, Müslüman bir kadının kurban kesmesi caizdir.
122- Karı koca bir yıl biri, diğer yıl öbürü şeklinde nöbetleşe kurban kesebilir mi?
Kurban bayramında, akıllı, büluğ çağına gelmiş,
dinen zengin, hür ve mukîm Müslümanlar üzerine kurban kesmek vaciptir. Dinî hükümlere göre, bir aile içinde herkesin malı kendisine aittir, müşterek bir aile malı yoktur. Bu itibarla, yukarıdaki niteliklere göre kurban kesmekle kim mükellef ise, kurbanı o keser. Karı-koca her ikisi de kurbanla mükellef ise, her ikisi de keser. Sadece birisi mükellef ise, mükellef olan keser. Her ikisi de mükellef değiller ise, hiçbiri kesmeyebilir. Mükellef olmadıkları halde imkanlarını zorlayarak kurban kesmek isteyenlere de engel olunmaz.
123- Adak kurbanını kesmek için kadının kocasından izin alması şart mıdır?
Adak’ın kelime manası, herhangi bir şeyi yapmaya söz vermektir. Dinî kavram olarak adak;
Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanmak ve O’na tazimde bulunmak için, yapılması mecbur olmayan namaz, oruç ve kurban gibi farz ve vacip ibadet cinsinden bir şeyi yapmayı nezretmek suretiyle o ibadeti kişinin kendisine vacip kılmasıdır.
Farz veya vacip ibadet cinsinden adanmış olan bir şeyi yerine getirmek vaciptir. Çünkü adak yapan kimse bu hususta Allah’a söz vermiş demektir. (Hac, 29) Bu gibi hükümlerin uygulanmasında ise, kadın ve erkek arasında fark yoktur.
Adakta bulunan kadının, harcama yapmayı gerektiren bir adağını yerine getirmek için kocasından izin alıp almamasına gelince:
İslamî hükümlere göre her fert kendi malı üzerinde, bir başka kişinin iznini almadan dilediği şekilde tasarrufta bulunabilir. Bu sebeple evli bir kadın kendi malından kocasının izni olmadan adağını yerine getirir. fakat kendi malı adak kurbanını kesmeye yetmeyecek kadar az olduğu için kocasının malından adak kurbanı kesecek olursa, kocasının iznini alması gerekir.
124- Bir Müslüman kestiği kurban etinden gayri müslimlere verebilir mi?
Kurban kesmek imam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre vacip; diğer müctehidlere göre sünnettir. Bunda esas olan kurbanlık hayvanın ibadet ve kulluk maksadı ile kesilmek suretiyie kanının akıtılmasıdır.
Kurban etinin dağıtılması hususu ise kurban kesmenin rükünlerinden değildir. Kurban etinin zenginlere, fakirlere ve ehl-i kitaptan birisine verilmesi caizdir.
125- Akika nedir?
Yeni doğan çocuğun başındaki tüye akika adı verilir. Bir çocuğun doğması üzerine, Cenab-ı
Hakk’a şükür niyeti ile ve Allah rızası için kesilen kurbana da, “Nesike” veya “Akika” kurbanı denir.
Akika kurbanı kesmek mübah ve menduptur.
Akika kurbanı hususunda şu konulara dikkat edilmelidir.
a)Akika kurbanı, çocuğun doğumundan itiba-ren büluğ çağına erinceye kadar olan süre içinde kesilebilir. Ancak, doğumun yedinci gününde kesilmesi daha güzeldir.
b) Kurban olma niteliğine uygun her hayvan, akika kurbanı olarak kesilebilir.
c)Akika kurbanı için çocuğun erkek veya kız olması arasında fark yoktur.
d)Akika kurbanının kesileceği yedinci günde, çocuğun saçlarının kesilmesi ve ağırlığınca altın veya gümüş bedelinin fakirlere dağıtılması da müstehaptır.
e)Akika kurbanının etinden ve derisinden, kurban sahibi dahil herkes yiyebilir.