Alnına İyilik Yazgısı Yazılan Çeşmeler
“Su hayattır” vecîzesi yanında, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in “En faziletli sadaka, su vermektir” tavsiyesine uyan müminler, insanların kullanımına suyu ulaştırma hususunda büyük gayret göstermişlerdir.
Sahâbîden, Sa’d b. Ubâde (r.a.) cömertliği ile maruf idi. Bu yönüyle Hz. Peygamber (sav)’in övgüsüne de mazhar olmuştur. Kendisinin, “Allahım, bana cömertlik yapabileceğim mal ver” diye dua ettiği rivayet olunur. Validesi vefat edince, Peygamber Efendimize gelerek, annesi adına nasıl bir hayır yapabileceğini sordu. Efendimiz, ona: “Su sadakası iyidir, zira sadaka vermek, Cenâb-ı Hakk’ın gazabını yumuşatır; İnsanı azaptan kurtarır. Eceli gelmemiş olan hastanın şifa bulmasına sebep olur.” Buyurdular. Bunun üzerine Sa’d b. Ubâde, “Sikâye-i âl-i Sa’d” adı verilen kuyuyu açtırarak bütün Müslümanların istifadesine sunmuştur.
Abbasi sultanlarından Harun Reşid’in hanımı Zübeyde, VIII. asırda kendi adıyla anılan suyollarını inşa ettirdi. Mekke-i Mükerreme’ye Haneyn tarafından su getirtir. Bu suyu yaptırdığı su yolları ile Arafat ve Müzdelife’ye kadar ulaştırır. Bu hayır için büyük meblağları sırf hayır için sarf eder. Bu hizmetinden hacılar yanında Mekke ahalisi de istifade eder.
Zamanla tahrip olan, kullanılamayacak hale gelen “Ayn Zübeyde” suyolu, Osmanlı döneminde Kânuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan tarafından, adına kurdurduğu bir vakıf aracılığıyla tamir ettirilir. Suyolu kullanılmaz hâle geldiğinde, Mekke Emiri durumu Osmanlı devlet merkezine bir raporla bildirir. Kanuni Sultan Süleyman, bir heyete masrafı tespit ettirir. Bundan sonra Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan devreye girerek, bu suyolunu, kurmuş olduğu vakıf aracılığıyla tamir ettirir.
Sultanlar, Valide Sultanlar, Sadrazamlar, devletin ileri gelenleri ve imkân sahibi herkes, suyu insanlara ulaştırma ve sunma konusunda ellerinden gelen her türlü gayreti göstermişlerdir.
Osmanlı’da su kültürünün izlerini, hüküm sürdüğü her yerde görmek mümkündür. Pâyitaht olan İstanbul, bu konuda zengin bir mirası göz önüne sermektedir. Osmanlı su yapılarını bentler, suyolları, maksemler, su terazileri, şadırvan, kuyu, çeşme ve sebiller oluşturmaktadır. Bu yapıların çoğunda kitabeleri bulunmaktadır.
Şüphesiz, önemli su yapılarından olan ve suyun kullanıma sunulduğu çeşme ve sebiller, gerek mimari gerekse yazı sanatının önemli yapılarıdır. Bugün, İstanbul’da bulunan binden fazla su yapısı, sadece yazı sanatı bakımından incelendiğinde önemli sonuçlar elde edilebilir. Devrinin özelliğini yansıtan mimari üslûp yanında, ayetler, hadisler, zamanının önemli şairlerinin elinden çıkmış manzum metinler, aynı titizlikle devrin hattatlarına yazdırıldığında, suyun güzelliğine uygun nadide eserler ortaya çıkmıştır.
İstanbul’da, görülebilecek su eserlerinden: Topkapı Sarayı Bâb-ı Hümâyun önünde bulunan III. Ahmed Çeşmesi, Tophane Meydan Çeşmesi, Üsküdar Gülnûş Emetullah Valide Sultan Meydan Çeşmesi (III. Ahmed Çeşmesi), Azapkapı Sâliha Sultan Meydan Çeşmesi ve Sebili, Maçka Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi, Maçka II. Abdülhamid Çeşmesi, Kadırga Esmâ Sultan Çeşmesi, Gülhane Parkı girişi I. Ahmed Çeşmesi, Eyüpsultan Camii I. Ahmed Sebili, Küçüksu Mihrişah Valide Sultan Meydan Çeşmesi, Üsküdar Gülnûş Emetullah Valide Sultan Sebili ve Çeşmesi, Üsküdar Miskinler Çeşmesi (Hâfız İsa Ağa Çeşmesi), Emirgân I. Abdülhamid Han Çeşmesi ve Sebili, Topkapı Takkeci İbrahim Çavuş Sebili gerek mimarîsi gerekse kitabeleri bakımından dikkat çeken eserlerden bir kısmıdır.
Çeşmeler, mimarî bakımdan genel olarak şu kısımlardan oluşmaktadır.
1- Hazne
2- Ayna Taşı
3- Kitabe
4- Tekne/Kurna
5- Bekleme sekisi
Şüphesiz, bu unsurlar genel yapıyı aksettirmektedir. Bütün çeşmelerde bu unsurların tamamını bulmak mümkün olmadığı gibi kimi çeşmelerde bu unsurlar fazlasıyla bulunmaktadır.
Su yapılarında, hat sanatı her dönemde kullanılan bir unsur olmuştur. İlk dönem çeşmelerinden başlamak üzere son döneme kadar, özellikle çeşme ve sebil kitabelerinde, mensur ifadeler yanında manzum metinler, kısa dualar, su ile ilgili ayet ve hadis-i şerifler bolca kullanılmıştır. Kullanılan bu metinlerin bir kısmının edebî kıymeti yanında hat sanatı bakımında da önemi bulunmaktadır. İstanbul’daki bazı su yapılarındaki ayet, hadis, bazı ibareler ve bulundukları yerler şöyledir:
Enbiya suresi 21/30. ayeti “Ve mine’l-mâi kulle şeyin hayy: Bütün canlıları sudan [yarattık].” şekliyle: Belgrad ormanlarında Taksim Suyu tesisleri üzerinde bulunan Validebendi’nin celî talik ile yazılan kitabesinin, kıvrık dal ve yaprak motifleriyle oluşturulmuş tâc kısmında, celî sülüs hat ve müdevver istifle, Gülhâne Parkı giriş kapısında bulunan I. Ahmed Çeşmesi, Kocamustafapaşa Hekimoğlu Ali Paşa Çeşmesi, Ağa Camii Çeşmesi, Üsküdar Şeyh Camii Çeşmesi, Üsküdar Ahmediye Çeşmesi, Çengelköy II. Mahmud Çeşmesi, İstinye Ahmed Şemseddin Efendi Çeşmesi; aynı ayet-i kerime besmele ile birlikte Dolmabahçe Emin Ağa Çeşmesi, Tophane Kılıçalipaşa Sebili, Süleymaniye Abdullah Ağa Çeşmesi, Üsküdar İnâdiye Çeşmesi, İçerenköy Mahmud Bey Çeşmesi, Salacak Silahdar Mustafa Çeşmesi, Eyüp Mihrişah Valide Sultan Çeşmesi ve talik hat ile Cağaloğlu Yokuşu Çeşmesi’nde görülebilir. Aynı ayet, tuğra formunda, Üsküdar Karacaahmed Mezarlığı duvarındaki Aişe Hatun çeşmesinde görülebilir. H. 1209/ 1794- 1795 tarihli olan bu çeşmenin tuğra sereninde “Ve mine’l-mâi kulle şeyin hayy” ayeti, tuğranın iç beyzesinin iç tarafında da “Sadakallahu” ibaresi görülmektedir Aynı ayet-i kerime, epeyce deforme olduğu hâlde, celî sülüs müsennâ şekliyle, Süleymaniye semtinde, Bozdoğan Kemeri’nin nihayet bulduğu, Kaptan Paşa Mektebi Sokağı’nın köşesindeki bir çeşmede, kemer nişi içerisinde bulunmaktadır.
Bu ayet-i kerime, “ve cealnâ mine’l-mâi kulle şeyin hayy efelâ yu’minûn” şekliyle, Eyüp Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi, Galata Bereketzâde Çeşmesi ve Kasımpaşa Abdi Kaptan Sebili üzerinde yer almaktadır.
İnsan suresi 76/6. “Aynen yeşrebu bihâ ‘ibâdullâhi yufeccirûnehâ tefcîrâ: Bu ancak Allah’ın kullarının taşıra taşıra içebileceği bir pınardır.” âyeti, Üsküdar Ümmü Gülsüm Hanım Çeşmesi’nde, Sultanhamam II. Vakıf Hanı cephesinde; ayetin son kısmı olan “yufeccirûnehâ tefcîrâ” olmadan da, Süleymâniye Meydanı Çeşmesi ve Eyüp Vezîriazam İbrahim Paşa Çeşmesi’nde kullanılmıştır.
İnsan surenin 21. ayetinin son kısmı olan “Ve sekâhum Rabbuhum şerâben tahûrâ: Rableri onlara tertemiz içecekler içirir”: Emirgân I. Abdülhamid Han Çeşmesi, İstinye Ahmed Şemseddin Efendi Çeşmesi, İstinye İskele Çeşmesi, Ayasofya Üçyüzlü Çeşme, Aksaray Muradpaşa Camii bahçe duvarına bitişik Kara Davud Paşa Çeşmesi, Üsküdar Ahmed Şâkir Efendi Çeşmesi, Üsküdar Sîneperver Vâlide Sultan Çeşmesi’nde kullanılmıştır.
İnsan suresi 76/ 17. “Ve yuskavne fîhâ ke’sen kâne mizâcuhâ zencebîlâ: Orada, zencefil karışımı karışık bir tasla içirilirler.” ayeti Ayasofya Üçyüzlü Çeşme’de kullanılmıştır.
İnsan suresi 76/18. ayeti “Aynen fîhâ tusemmâ selsebîlâ: O pınara “selsebîl” (tatlı su) denir.”: Süleymaniye Meydan Çeşmesi, Fatih Sofular Ahmed Hulusi Paşa Çeşmesi, Vefa Recâi Mehmed Efendi Çeşmesi ve Galata Bereketzâde Çeşmesi’nde; talik ile Kireçburnu II. Mahmud Çeşmesi’nde kullanılmıştır.
İnsan suresi 76/22. ayeti “İnne hâzâ kâne lekum cezâen ve kâne sa’yukum meşkûrâ: “İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır.”: Süleymaniye Meydan Çeşmesi’ne celî sülüs hatla yazılmıştır.
Muttaffifîn sûresi 83/28. ayet-i kerimesi “Aynen yeşrebu biha’l-mukarrabûn: [O Allah’a] Yakın olanların içecekleri bir kaynaktır.” Bu ayet, Eyüpsultan Camii revaklı avlu çeşmelerinden birinde bulunmaktadır.
Müzzemmil suresi 73/20. ayeti “Vemâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu ‘indallahi: Kendiniz için yaptığınız iyiliği [daha iyi ve daha büyük ecir olarak] Allah katında bulursunuz”, Vefa Recâi Mehmed Efendi Çeşmesi’nde celî sülüs hatla kullanılmıştır.
Şûra suresi 42/19. ayetinde geçen “Allâhu latîfun bi ibâdihi: Allah, kullarına lütufta bulunandır”: Vefa Recâi Mehmed Efendi Çeşmesi’nde bulunmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in insanları hayra sevk eden güzel sözlerinden olan: “Hayru’l-mâli mâ unfika fî sebîlillâhi: Malın en hayırlısı hayra harcananıdır.” mealindeki hadis-i şerifi de çeşmelerde yer almıştır. Bunlar: Eyüp Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi ayna göbeğinde, Beşiktaş Râmiz Ağa Çeşmesi, Aksaray Olanlar Tekkesi Çeşmesi ve Maçka Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi alınlığıdır. Suyla ilgili diğer iki önemli hadis: “efdalu’s-sadakati sakyu’l-mâi. En hayırlı sadaka, su vermektir”; “el-mâu lâ yahillu men’uhu: Suyun kullanımını engellemek haramdır.” bu hadisler iki ayrı madalyon şeklinde ve celî talik hat ile Beşiktaş Yıldız’da Ali Bey Çeşmesi’nde bulunmaktadır.
Yukarıda, çeşme ve sebil ve diğer su yapılarında bulunan ayet-i kerime, hadis-i şerîf, besmele ve kimi dua cümleleri tasnife tabi tutulmuştur. Şüphesiz çeşme ve sebillerde sadece bu metinler bulunmamaktadır. Yukarıda verilen metinlerden başka manzum kitabe ve mensur ifadelere çeşme, sebil ve diğer su yapılarında rastlamak mümkündür. Manzum ve mensur metinler içerisinde çok kısaları olduğu gibi çok fazla olanları da bulunmaktadır. Elbette, bu metinlerin bir makale sınırları içerisinde değerlendirilmesine imkân yoktur. Zaten İstanbul’da bulunan su yapılarının metinleriyle ilgili kitaplar da bulunmaktadır.
İstanbul’un su yapıları üzerinde, hat sanatı açısından çok önemli kitabeler bulunmaktadır. Ekol sahibi olmuş hattatlar yanında, üslûp sahibi birçok önemli hattatın imzalı kitabeleri çeşme, sebil ve bentlerin önemli unsurlarını oluşturmaktadır.
Celî sülüs “Ve cealnâ mine’l-mâi kulle şey’in hay” yazısı, Ömer Vasfi Efendi (1880- 1928) tarafından Kısıklı Çeşmesi’ne, Hattat Mâcid Ayral (1891- 1961) tarafından Bâyezid Camii Çeşmesi’ne, Hattat Ömer Fâik Efendi (1855- 1919) tarafından Bâlâ Tekkesi Sebîli Çeşmesi üzerine yazılmıştır. Aynı ayet müdevver istifli olarak, İsmâil Hakkı Altunbezer (1873- 1946) tarafından Erenköy İstasyon Çeşmesine, Beyzî istifli olarak da Mehmed Nazif Bey (1846- 1913) tarafından Yakacık Veli Dayı Sokağı Çeşmesi’ne yazılmıştır. Aynı ayet Hattat Mustafa Râkım Efendi (1758- 1826) tarafında celî sülüs ve müsennâ olarak Fatih Nakşıdil Çeşmesine yazılmıştır. Şüphesiz, celî yazıda büyük inkılâp yapmış olan Mustafa Râkım Efendi’nin bu yazısı, istif olarak çok önemlidir. Hattat Mustafa Râkım Efendi imzalı bir çeşme kitâbesi bugün İstanbul Türk ve İslâm Müzesi deposunda bulunmaktadır. Râkım Efendi, celî talik hat ile Üsküdar Miskinler Çeşmesi kitabesi ile Gülhâne Zeynep Sultan Camii üst tarafında bulunan Başçuhadar Seyyid Ömer Ağa Çeşmesi’nin kitabelerini yazmıştır. Mehmed Nazif Bey “Ve sekâhum Rabbuhum şerâben tahûrâ” ayetini istifli olarak Fatih Vâni Mehmed Efendi Çeşmesi’ne; Macid Ayral ise satır şeklinde, Aksaray Muradpaşa Camii bahçe duvarına bitişik Kara Davud Paşa Çeşmesi’ne yazmışlardır. Aynı ayeti Muhsinzâde Abdullah Efendi’de Unkapanı Hacı Kadın Sokağı Çeşmesi’ne yazmıştır. Neyzen Emin Efendi tarafından Sultanhamam II. Vakıf Hanı duvarındaki çeşme için celî sülüs ile yazdığı “Aynen yeşrebu bihâ ‘ibâdullâhi yufeccirûnehâ tefcîrâ” ayeti, harf yapısı ve istif olarak ekol olmuş yazılardandır. Hat sanatı tarihinde, celî sülüs yazının tarihi gelişiminde önemli yeri olan hattat Moralı Beşir Ağa’nın imzasına, Ayasofya Meydanı’nda bulunan Beşir Ağa Çeşmesinde rastlanmıştır. Hattat Hocazâde’nin celî yazısına Tophane Kadirîler yokuşunda Kadirî tekkesi yanındaki Topçubaşı Çeşmesi’nde rastlanmaktadır.
Bent, çeşme ve sebiller üzerinde bulunan imzalı celî talik yazılardan Yenibend kitabesi, Nusretiye Camii Sebîli kitabesi “Yesârizâde Mustafa İzzet” imzalı eserlerden sadece ikisidir. Emirgân Çeşmesi celî talik yazıları ise Yesâri Mehmed Es’ad Efendi imzalıdır. Fatih Feyzullah Efendi Çeşmesi kitabesinde imza olmamakla birlikte, kaynaklarda Durmuşzâde Ahmed Efendi’nin olduğu kayıtlıdır. Şehzâdebaşı Damad İbrahimpaşa Çeşme ve Sebili üzerinde bulunan celî talik yazılar hattat Şeyhülislâm Veliyüddin Efendi’ye aittir.
Bilindiği gibi yazı sanatında meşk yanında, eski üstad hattatların önemli yazıları üzerinde araştırma yapmak çok önem arz etmektedir. Matbaanın olmadığı yahut eski eserlerin bugünkü kadar bol miktarda basılamadığı dönemlerde, hat talebesi için, kitâbelerin önemi büyük olmuştur. Bu sebeple, hattatlar tarafından, önemli üstatların yazıları “ziyaret edilmiştir”. Bu ziyaretlerde, kitabedeki harf yapıları ve istif nükteleri uzun süre tetkik edilirdi.
Şüphesiz, insanlara suyu ulaştırmanın gayesi, insanlığa hizmet ve Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmaktır. Bu iş yapılırken kullanılan unsurlara sanatın, güzelliğin katılması hayatın şuurla yaşanmasının tezâhürü olsa gerektir. Hz. Peygamber (s.a.s.), meyyitin defnedileceği mezarın içinin biçimsiz ve özensiz kazıldığını görünce bunun düzeltilmesini istemiştir. Bunun ölüye bir yarar veya zarar sağlamayacağını söyleyen sahabiye ise: “Ama insanların gözünü rahatsız eder” buyurmuşlardır. Unutmayalım “Allah güzeldir, güzeli sever” sözü de Efendimiz’e aittir.
“Suvardı Âlemi Dest-i Muhammedle Cevâdullah…”
Doç. Dr. Süleyman BERK
Fotoğraflar: Mustafa Yılmaz
Kaynak: iyilikodulleri