Ramazan’a Veda Ederken
Muhterem Müminler!
Bugün ramazan-ı Şerifin son cuması, yarın da son günüdür. Fazilet ve bereketi ile hayatımıza maddi-manevi bir heyecan katan ve Kur’an-ı Kerim’in nüzulüne şahit olan sayılı günler veda ediyor. Uykunun ibadet, suskunluğun tesbih sayıldığı, amellerin kat kat değerlendirildiği, duaların müstecab ve günahların affolunduğu,[1] müminleri bir kale gibi kuşatıp koruyan ve cehennem ateşine karşı perde olan farz oruca[2] veda ediyoruz. Bir daha buluşmaya kimin ömrünün vefa edeceğini ve bu bereketli aydan kimlerin faydalanacağını bilemiyoruz.
Aziz Kardeşlerim!
Ramazan, kulluk şuurunun en yoğun yaşandığı zaman dilimidir. Bu aydan sonra bu kadar yoğunlukta olmasa bile mükellef olduğumuz kulluk görevlerimizi ihmal etmeden hayatımıza devam etmeliyiz. Ramazanda kazandığımız güzel davranışları, ifa ettiğimiz ibadetleri ve İslamî prensipler üzerine inşa ettiğimiz insanî ilişkilerimizi hassasiyetle sürdürmeliyiz. Ferdî ve toplumsal huzurumuzun temeli budur. Ramazanda olduğu gibi cömert, diğergâm, yardım sever, yumuşak huylu, güler yüzlü, fedakâr, ibadet ehli, günah ve kötülüklerden kaçan, hayır ve sevap hususunda istekli olan bir mümin olmalıyız. Bu hayat devam ettikçe mümin olmaktan, Rabbimize kulluk etmekten vazgeçemeyeceğimiz için Yüce kitabımızın aydınlattığı yolda, doğru istikamette, Mevla’mızın rızasına uygun yaşamaya devam etmeliyiz. Zira Yüce Yaratan: “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et”[3] buyurarak hayatımızın son anlarına kadar sorumlu olduğumuzu bizlere hatırlatmaktadır. Hak Teâlâ’ya kul, Resulüllah’a ümmet, Kur’an-ı Kerime muhatap olduğumuzu unutmayalım. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan, imanı küfürden ayırt etme basiretini bize kazandıran ve bu ayda çok okuduğumuz Allah’ın kelamı daima bize rehber olmalıdır. Onu ihmal ettiğimizde inancın ve hayatın maddi-manevi güzelliklerini kaybedeceğimizi asla hatırımızdan çıkarmayalım.
Kıymetli kardeşlerim!
Görev ve sorumluluklarımız Ramazan’ın bitmesi ile sona ermeyecektir. Hayatımız boyunca yine ifa etmekle vazifeli olduğumuz ibadetlerimiz ve etrafımızda yardım etmek zorunda kalacağımız ihtiyaç sahipleri bulunacaktır. Yine bizim tahammülümüzü zorlayan tartışmalar, münakaşalar, birbirimizi kızdıracak, öfkelendirecek tavır ve davranışlarımız olacaktır. Bu feyizli ayda yaptığımız gibi yine sabır ve sükûnetle karşılayalım. Selamlaşmaya, birbirimize dua etmeye, dostluklar kurmaya, kırgınlıkları ortadan kaldırmaya devam edelim. İnsanlık var oldukça iyilik ve kötülük de var olmaya devam edecektir. Yüce Kitabımızın kılavuzluğunda iyilikleri yaygınlaştırmak ve kötülükleri yok etmek için gayret gösterelim. Bu imtihan dünyasında hep ilahî rızaya kavuşmak için gayret gösterelim. Unutmayalım ki, cennet nimetleri kolay ve çabasız elde edilemez. Hayatın buhranlarına, çıkmazlarına karşı hamdolsun elimizde Kur’an-ı Kerim gibi sağlam bir kitap, Resulüllah gibi kâmil bir önderimiz var. Bu iki nimetin kıymetini bilip iyi değerlendirdiğimizde, bu iki sağlam delile sarıldığımızda hak ve hakikatten ayrılmadan, karşımıza çıkacak sıkıntıların üstesinden gelmek mümkün olacaktır.
Muhterem Müminler!
Pazar günü fakir-zengin, büyük-küçük toplumumuzun her ferdinin iştirak edeceği bir bayram yaşayacağız. Bu sevinç günü sadece oruç ayının bittiği gün değil aynı zamanda cömertliğin, paylaşmanın, bütünleşmenin, birlik-beraberliğin, insanî görevlerimizi yerine getirmenin mutluluğunu paylaştığımız gün olacaktır. Bereketli bir mevsimi verimli geçirmenin hazzını yaşayacağız. Dünyamızı Ramazan gibi yaşayalım ki, ahretimiz de bayram olsun. Rabbimiz rızasına layık ameller nasip eyleyip huzurunda mesrur ve şadan eylesin. Gelecek Ramazan’a afiyetle kavuşmayı nasibeylesin.
Emir Faysal ARVAS
Yusuf Agâh Camii İmam-Hatibi/ Beyoğlu