“Kerbela’dan alacağımız en büyük ders, fitne ve fesat hareketlerine karşı uyanık olmaktır…”
Diyanet İşleri Başkanlığı, “Aşura Günü ve Kerbela Şehitlerini Anma” etkinlikleri çerçevesinde İstanbul Eyüp’te bulunan Bahariye Mevlevihanesi’nde Muharrem iftarı verdi.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce düzenlenen ‘Rıza lokması’ iftarında, Alevi, Bektaşi ve Caferi kanaat önderleri bir sofrada buluştu.
İftar programına katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Müslümanların Kerbela’dan ders almadığını, almış olsaydı İslam dünyasında bu kadar kan ve gözyaşının dökülmeyeceğini belirterek, Müslümanların Kerbela’dan çıkaracağı en büyük dersin ise bizatihi Müslümanların içinden çıkan fitne ve fesat hareketlerine karşı uyanık olması gerektiğini belirtti.
Sözlerine bugün Şemdinli’de meydana gelen menfur saldırıda şehit olanlara Allah’tan rahmet yaralılara acil şifalar dileyerek başlayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Biz bu iftar sofrasını paylaşırken 18 kardeşimiz zalimce katledildiler. Allah’tan onlara rahmet diliyorum. Yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Bu toprakları vatan kıldığımız günden bugüne kadar hak ve hakikat uğruna, vatan ve milletin huzuru adına can veren bütün şühedayı, Allah şühedayı Kerbela ile birlikte haşretsin” dedi.
İslam dünyasının içinden geçtiği süreçte hiç kimsenin mezhebini dininin önüne geçirme hakkına, mezhep sultasından dolayı Müslümanları katletme hakkına sahip olmadığını vurgulayarak, Müslümanların kendi içlerinden fitne ve fesat tohumları ekenlerin en büyük tehlikeyi oluşturduğuna dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı Görmez, 15 Temmuz’un bu millete üç mesaj bıraktığına değinerek şunları söyledi;
“Birliğimizi, beraberliğimizi ve bu vatanımızı kaybedersek, ne Alevimiz, ne Sünnimiz, ne Caferimiz kalır…”
15 Temmuz millet olarak bize bir kez daha bir şey gösterdi. 15 Temmuz’da can veren şehitlerimiz bize şunu diyerek gittiler; ‘Siz birliğinizi ve beraberliğinizi kaybederseniz, bu vatanı kaybederseniz o zaman ne Aleviniz kalır, ne Sünniniz kalır, ne Caferiniz kalır, ne Nakşiniz kalır, ne Kadriniz kalır hiçbir şeyiniz kalmaz. Özgürlüğü kaybedince iman kalmaz. Din özgürlüktür aynı zamanda. Özgürlük olmazsa insan dinini yaşayamaz. 15 Temmuz bize bir umut verdi. 18-20 yaşlarında evinden çıkarken anne babasıyla helalleşip, sokakta gördüğü göletten abdest alarak şehadete koşan çocuklarımız bize aynı zamanda bir umut verdi. Bu milletin ruhunun ölmediğini bütün aleme gösterdi. 15 Temmuz fitne, fücur, nifak, dine karşı din hareketlerinin bu topraklarda hala ayakta kalmaya çalıştıklarını da bize gösterdi. ‘Hep beraber uyanık olun, agah olun’ dedi. Hep beraber agah olmalıyız.
“Kerbela, ırkı, rengi, coğrafyası, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun her Müslümanın ortak elemidir…”
Muharrem, Aşura, Kerbela bu ümmetin ortak konularıdır. Kerbela, dünyada ırkı, rengi, coğrafyası, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun kendisini Müslüman kabul eden her kardeşimizin ortak elemidir, ortak hüznüdür, ortak kederidir. Hz. Peygamberin, ‘cennet gençlerinin efendisi, şehitlerin serçeşmesi’ olarak ilan ettiği Hz. Hüseyin ve beraberinde Ehl-i Beyt’i Mustafa’dan, içinde kadınların, çocukların, büyüklerin olduğu 70’i aşkın büyük insan canlarını feda ettiler. Allah bizleri onların şefaatlerine nail eylesin.
“Eğer biz Kerbela’yı, sadece bir yas ve mateme dönüştürürsek, Kerbela’da can veren şühedaya haksızlık etmiş oluruz…”
Muharrem, Kerbela, Aşura bize iki önemli ders veriyor. Bu tür büyük hadiseler daima bir tehlike ile karşı karşıyadır. Eğer biz Muharremi, Kerbela’yı, Aşura’yı sadece bir yas ve mateme dönüştürürsek, senede bir defa bir araya gelerek yad ettiğimiz bir dini törene dönüştürdüğümüz zaman biz Kerbela’da can veren şühedaya haksızlık etmiş oluruz.
“Kerbela’dan alacağımız en büyük ders, fitne ve fesat hareketlerine karşı uyanık olmaktır…”
Kuran bize tarihte yaşadığımız büyük hadiselerden nasıl ders ve ibretler almamızın yollarını gösterir. ‘Yeryüzünde dolaşmaz mısınız? Dolaşınız ki akleden kalpleriniz olsun’ Akleden kalp ile bu hadiseleri düşünmemiz lazım. İbretler, dersler çıkarmamız lazım ki daha sonra İslam ümmeti tekrar kerbu belalar yaşamasın. Ama biz İslam ümmeti olarak ibret ders almadık. Kerbela’nın İslam tarihinde farklı bir yeri vardır fakat kerbu bela manasında orada yaşadığımız o büyük acının binlercesini yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Hep beraber eğer ders alsaydık bu acılar yaşanmazdı. Kerbela’dan alacağımız en büyük ders, İslam ümmetinin karşı karşıya kalacağı en büyük tehlikenin dine karşı din, nifak, fitne ve fesat hareketlerine karşı uyanık olmasıdır.
“Müslümanların en büyük zorluğu hep kendi içlerinden fitne ve fesat tohumları ekenler olmuştur…”
Kerbela’da Hz. Hüseyin’i ve Ehl-i Beyt’i katledenler de Müslüman olduklarını söylüyorlardı. Din adına yaptıklarını söylüyorlardı. Müslümanları kötülüklerden koruyacaklarına inanıyorlardı. Hala karşı karşıya kaldığımız en büyük tehlike olmaya devam ediyor. Müslümanların açık düşmanlarla baş etme konusunda herhangi bir problemi olmaz. Çünkü onlar ölümün de hayatın da Allah’tan olduğuna inanırlar. Yüce değerler uğruna can vermenin Allah’a vuslat olduğuna inanırlar. Vatan savunmasının cihat olduğuna inanırlar. Açık düşmanlarla baş etmekten kaçınmazlar. Fakat bizatihi din, hakikat rengine bürünerek fitne ve fesat ile dine karşı uydurdukları bir din ile hareket etmeye başladıklarında Müslümanların yapacakları bir şey yok. Müslümanların en büyük zorluğu hep kendi içlerinden fitne ve fesat tohumları ekenler olmuştur. En büyük tehlike daima onlardan olmuştur. Kerbela’dan alacağımız en büyük ders bu.
“Kerbela’nın ahu figanları üzerine bir güç ve iktidar inşa etmeye kalkışırsak Yezid’in düştüğü hataya düşeriz…”
Sadece Kerbela’da can verenlerin hangi değerler uğruna can verdiklerini düşünmek yetmez. Aynı zamanda onları katleden Yezid’lerin hangi sapmalar yaşayarak, Allah’ın hangi ayetlerini değiştirerek, Hz. Peygambere hangi iftiraları atarak bu katliamları meşrulaştırdıklarını bilmek, değerlendirmek ve bugün yaşadıklarımızı yeniden gözden geçirme mecburiyetleri var. 14 asır geçtikten sonra biz hala Kerbela’nın ahu figanları üzerine bir güç ve iktidar inşa etmeye kalkışırsak Yezid’in düştüğü hataya düşeriz. Yezid’in yaptığından ne farkımız kalır. Kerbela’nın ahu figanlarını bugünlere taşımaya devam edersek, çocukları ve kadınları katletmeye devam edersek, şehirleri tahrip etmeye devam edersek hangi yüzle Muharremin matemini yad etmek üzere bir araya geliriz. Hangi yüzle Hz. Hüseyin’in huzuruna gideriz.
“Kerbela bir mekteptir…”
Kerbela bir mekteptir. Bu mektep sadece Şiilerin, Sünnilerin, Alevilerin mektebi değil, bütün Müslümanların mektebidir. Kerbela’dan öğreneceğimiz çok büyük dersler var. Kerbela’da can veren her canın bugüne hitap eden bir mesajı vardır. Hz. Ayşe’nin Emevi Sarayındaki konuşmasının bugün bir anlamı yok mu? Hz. Fatıma’nın Hz. Peygamber ile yaşadıklarının bugünün insanlarına ne büyük mesajlar taşıdığını bilmiyor muyuz? Ali Asgar’ın bugün ki çocuklara anlatacağı mesajı yok mudur? Biz sadece bir araya matem tazelemek için mi geleceğiz.
“İslam aleminin içinden geçtiği bu süreçlerde hiç kimsenin mezhebini dininin önüne geçirme hakkı olamaz…”
İslam aleminin içinden geçtiği bu süreçlerde hiç kimsenin mezhebini dininin önüne geçirme hakkı olamaz. Hiç kimse bir mezhep sultasından dolayı Müslüman kardeşlerini katletme cürmünü işlemeye kalkışmamalıdır. Kim olursa olsun. Dün Yemen’de bir taziye evine bombalar düştü. 100’ü aşkın insan öldü. Önceki gün Bağdat’ta patlama oldu 70’İ aşkın Müslüman öldü. Katletmeye devam ediyoruz.
“İslam coğrafyasında kan dökülürken dünyada Müslümanlar ekranlarda pire öldürmenin hükmünü tartışıyorlar…”
Bugün İslam coğrafyasında bütün bu cürümler işlenirken biz küçücük meselelerimizi ekranlara taşıyarak din üzerinden insanları bölmeye, parçalamaya devam ediyoruz. Sadece Türkiye’de değil bütün İslam aleminde din anlatan dini programlar üreten yüzlerce televizyon kanalları var. Bu kadar büyük cinayetler işlenirken Müslümanların ekranlarda tartıştıkları meseleler pire öldürmenin hükmü mesabesinde konular ve onlar üzerinde yürüyen tartışmalardır.
“Kerbela’nın ahu figanları üzerine iktidar inşa etmeye kalkışmak bu ümmete yakışmaz…”
Hep beraber özümüze dönmemiz lazım. Özümüze dönerek yeniden Kerbela’yı okuyacak olursak elbette o mektebin en büyük muallimi Hz. Hüseyin’dir. Hüseyince yaşamak nedir? Hüseyni tavır nedir? Hz. Hüseyin ne uğruna, hangi hakikat uğruna can verdi. Hangi mesajları verdi. Elini açtı Allah’a dua etti ‘Allah’ım, eğer burada şehit olacaksam benim şehadetimi ümmetin vahdetine vesile kıl’ dedi. Biz ise bugün Kerbela’nın ahu figanları üzerine iktidarlarımızı inşa etmeye kalkışıyoruz. Bu ümmete yakışmaz. Bunu yapan kendine Şii de dese, Sünni de dese, Ehl-i Beyt de dese bu Müslümana yakışmaz. Bizim yapacağımız Kerbela’nın muallimi Hüseyin’in uğruna canını verdi değerler üzerinde durmaktır. Hz. Hüseyin üzerinde duracaksak Hz. Hasan’ı da unutmamak gerekir. Sadece Mah-ı Muharrem’de Hz. Hüseyin’i hatırlamayalım. Hz. Hasan’ın da vefatının yıl dönümünde bir araya gelip onu da yad edelim. İkisi de mekteptir. Hz. Hüseyin adaletin ve özgürlüğün mektebiyse Hz. Hasan sulhun, salahnın mektebidir. Hüseyni tavra ne kadar muhtaçsak, Hasani tavra da o kadar muhtacız.
Mah-i Muharremin birliğimize ve beraberliğimize vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. İslam aleminde akan kan ve gözyaşlarının dinmesine vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Kalbinizden Hz. Muhammed muhabbeti Ehl-i Beyt muhabbeti eksik olmasın.
Alevi, Bektaşi ve Caferi kanaat önderlerinin, birçok sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katıldığı program, ünlü hafızların Kuran’ı Kerim tilavetiyle başlayarak arkasından kasideler, muharremiyeler, mevlitler ve ilahilerle devam eden gece toplu dua ile sona erdi.