Kur’ân-ı kerîmin yetmiş birinci sûresi.
Nûh sûresi Mekke’de nâzil oldu (indi). Yirmi sekiz âyet-i kerîmedir. Nûh aleyhisselâmın, peygamber olarak gönderilişi ve mücâdeleleri anlatıldığından sûreye, Sûret-ün-Nûh denilmiştir. Sûrede; Nûh aleyhisselâmın peygamber gönderilmesi, kavmini îmâna d âveti, onların inkârlarında devâm etmeleri ve Nûh tûfânı anlatılmaktadır. (İbn-i Abbâs, Vehb bin Münebbih, Taberî, Sa’lebî)
Allahü teâlâ Nûh sûresinde meâlen buyurdu ki:
Gerçekten biz, Nûh’u kavmine gönderdik. “Kavmine acıklı bir azâb gelmezden önce onları korkut” diye… (Nûh onlara) dedi ki: “Ey kavmim! Muhakkak ki ben, size (azâb ile korkutan) açık bir peygamberim; Allah’a ibâdet edin, O’ndan korkun ve bana da itâat edin.” (Âyet: 1-3)
Nûh şöyle demişti: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma. Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını sapıtırlar ve ancak bir nankör fâcir doğururlar. Rabbim! Beni, ana-babamı, mü’min olarak evime gireni, bütün mü’min erkekleri ve mü’min kadınları bağışla. Zâlimlerin ise, ancak helâkini artır… (Âyet: 26-28)
Kim Nûh sûresini okursa, sanki Nûh’un (aleyhisselâm) dâvetini idrâk eden (kabûl eden) mü’minler gibi olur. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)