Kur’ân-ı kerîmin altıncı sûresi.
En’âm sûresi Mekke’de nâzil oldu (indi). Yüz altmış beş âyet-i kerîmedir. En’âm, deve, koyun ve sığır gibi hayvanlara denir. Allahü teâlâ bunları ve daha nice hayvanı insanların faydalanması için yarattığı hâlde, inanmayanların âciz varlıklar olan bi r kısım hayvanlara tapınmalarından bahsedildiği için sûre bu ismi almıştır. En’âm sûresinde; İslâm dîninin îmân esasları, dünyâ hayâtının fânî (geçici), oyun ve eğlenceden ibâret olduğu, âhiretin daha hayırlı olduğu, hazret-i İbrâhim’in üvey babası ve kavmi ile olan mücâdelesi, hazret-i İshâk, Yâkûb, Dâvûd, Süleymân, Eyyûb, Yûsuf, Mûsâ, Hârûn, Zekeriyyâ, Yahyâ, Îsâ, İlyâs, İsmâil, Elyesa’, Yûnus ve Lût’un aleyhimüsselâm fazîletleri (üstünlükleri), Allahü teâlânın adı anılmadan (Besmele çekilmeden) kesilen hayvanların etinden yememek, günahtan sakınmak, Allah’a ortak koşmamak, Ana-babaya iyilikte bulunmak, yetim malı yememek, ölçü ve tartıyı hakkıyla, eksiksiz yerine getirmek gibi hükümler bildirilmektedir. (Senâullah-ı Dehlevî, İbn-i Abbâs)
En’âm sûresinde meâlen buyruldu ki:
Dünyâ hayâtı oyun ve boş şeylerdir. Allah’tan korkanlar için, âhiret hayâtı elbette hayırlıdır. Böyle olduğunu niçin anlamıyorsunuz? (Âyet: 32)
Gaybları ancak Allahü teâlâ bilir. O’ndan başka kimse bilmez. (Âyet: 59)
Îmân edip de îmânlarına şirk (Allahü teâlâya ortak koşmak) karıştırmayanlar, işte onlar azabdan emin olup, doğru yolu bulanlardır. (Âyet: 82)
Açıkta olsun gizli olsun, günâhlardan sakınınız. (Âyet: 120)
Kim En’âm sûresini gece ve gündüz okursa, yetmiş bin melek ona salât (istiğfâr) eder ve onun için af diler. (Hadîs-i şerîf-Envâr-üt-Tenzîl)