Diyanet İşleri Başkanlığı, 15 Temmuz hain darbe girişiminin sene-i devriyesinde, “Ezanları Susturan Darbelerden Darbeleri Susturan Salâlara” başlıklı “15 Temmuz Özel Sergisi” düzenledi.
Ahmet Hamdi Akseki Camii sergi salonunda düzenlenen programa katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, sözlerine şehitlere rahmet dileyerek başladı.
“Bu toprakları vatan kıldığımız günden bugüne kadar milletimizi millet yapan değerler uğruna can veren bütün şehitlerimize ve 15 Temmuz gecesinde canlarını tanklara, toplara siper eden bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum” diyen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, yine sözlerinin başında dün 22’nci sene-i devriyesinde anılan Srebrenitsa şehitlerini anarak, “Bütün dünyanın gözü önünde Bosna savaşında yaşanan Srebrenitsa katliamının sene-i devriyesini dün yaşadık. Son yıllarda ve bütün zamanlarda zalimlerin zulmüne uğrayarak can veren bütün şühedaya Allah’tan rahmet diliyorum. Şehitlerimizin Çanakkale şehitleriyle, Sakarya şehitleriyle, Malazgirt şehitleriyle, Bedir, Uhud, Hendek şehitleriyle buluşmalarını Allah’tan niyaz ediyorum” diye konuştu.
“Yaralarını bir istiklal madalyası gibi vücutlarında taşıyan bütün gazilerimize Allah’tan ecir, mükâfat ve şifa diliyorum” niyazında bulunan Başkan Görmez, 15 Temmuz’un sene-i devriyesinde asla unutmamamız ve unutturmamamız gereken altı önemli konu olduğunu belirtti.
Milletlerin de hafızasının zayıflayabildiğini ancak bu altı önemli konunun asla unutulmaması ve gelecek nesillere de unutturulmaması gerektiğini kaydeden Başkan Görmez, bu hususları şu sözlerle açıkladı;
“Rabbimizin rahmetinin, inayeti ve nusretinin o gece bu milletin üstünde olduğunu unutmamamız gerekiyor…”
15 Temmuz’un sene-i devriyesinde asla unutmamamız gereken birinci husus, o gece bizim şahsi çabalarımızdan öte, bizi yoktan var eden Rabbimizin inayeti, lütfu, keremi ve nusretidir. Bunu unuttuğumuz zaman, zaferi sadece kendi beşeri çabalarımıza mal ettiğimiz zaman kaybederiz. Biz hepimiz şahidiz ki, Rabbimizin rahmeti o gece bu milletin üstünden eksik olmadı. Hepimiz şahidiz ki, o gece Rabbimizin inayeti ve nusreti bizimle beraber oldu. Bunu hiçbir zaman unutmamamız lazım. Unutmamak için de 15 Temmuz’u asla bir hamasete dönüştürmeden, geleceğin bilincini inşa eden bir sene-i devriyeye dönüştürmek için Rabbimize hamdimizi, şükrümüzü, secdemizi, senamızı artırmamız gerekiyor. Ben o geceyi hatırlayan her kardeşimizin şükür secdesine kapanarak, Rabbimize şükrederek, hamd ederek yapacağı vazifenin en önemli vazife olduğunu ifade etmek istiyorum.
“O gece, bize umut bağlamış gönül coğrafyamızdaki bütün mazlumların ve mağdurların duasını unutmamamız gerekiyor…”
Unutmamamız ve unutturmamamız gereken ikinci husus, yeryüzünde bize umut bağlamış gönül coğrafyamızdaki bütün mazlumların ve mağdurların duasıdır. O gece hepimiz şahid olduk ki, Gazze’den Arakan’a, Asya’nın steplerinden Afrika’nın öbür ucuna kadar dünyanın bütün mazlumları, mahrumları, mağdurları, göçmenleri, muhacirleri milletimize dua ettiler. Biz millet olarak buna şahidiz. ‘İslam ümmetinin son büyük kalesi çökmesin’ diye secdeye kapanarak gözyaşı döken kardeşlerimizi asla unutmamamız gerekiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, 15 Temmuz’dan hemen sonraki Cuma gününde dünyanın her tarafında Cuma minberlerinde irad edilen hutbeleri topladık. Her bir hutbe, millet olarak hepimizin Rabbimize hamdimizi ve senamızı ne kadar artırmamız gerektiğini ifade eden birer belge olarak duruyor karşımızda. Gazze’den Afrika’nın en mahrum bölgelerine, Hindistan’ın içlerinden Pakistan’ın köylerine, Asya’nın en uzak bölgelerinden İslam dünyasının her köşesine kadar Cuma minberlerinde milletimiz için söylenenleri yakında sizlerle paylaştığımızda siz de millet olarak unutmamamız, unutturmamamız gereken ikinci önemli hususun mazlum dünyaların duası olduğunu ifade edeceksiniz. Bunun için de çıkaracağımız ders, bize gönüllerini bağlayan gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin umudunu diri tutmak, birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi daha da artırmaktır.
“O gece, kulağında salâ sesleri, dilinde tekbir sesleriyle büyük bir milletin şehit olmak arzusuyla sokağa çıktığına şahit olduk…”
Unutmamamız ve unutturmamamız gereken üçüncü önemli husus, bu aziz milletin o gece gösterdiği birlik ruhudur. Aziz milletimizin aynı inançla, aynı iradeyle kendi vatanını, bağımsızlığını, istiklalini savunmak için topyekun bir milletin şahadet arzusuna şahit olduk. Kulağında salâ sesleri, dilinde tekbir sesleriyle büyük bir milletin şehit olmak arzusuyla sokağa çıktığına şahit olduk. İstiklal Şairimizin, İstiklal Marşımızda ifade ettiği her gerçek o gece yeniden gerçekleşti. ‘Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım’ diyen her mümin sokağa fırladı. Milletimizi millet yapan bu ortak iradeyi unutmamamız ve unutturmamamız gerekiyor. En büyük gücümüzün imanımız, İslam’ımız olduğunu, manevi değerlerimiz olduğunu unutmamamız ve bunu daha da güçlendirmek için çaba ve gayret içinde olmamız gerekiyor.
“O gece, gençliğimizin gösterdiği iradeyi asla unutmamamız ve unutturmamamız gerekiyor…”
15 Temmuz’un sene-i devriyesinde asla unutmamamız ve unutturmamamız gereken dördüncü husus, zaman zaman haklarında endişeyle konuştuğumuz gençliğimizin o gece gösterdiği irade. Genç neslimizin tarihten aldığı o büyük hafızaya sahip olduğu, o büyük bilince sahip olduğunu hep beraber müşahede ettik. Allah’a hamd içinde hamd etmemizi gerektiren önemli bir husus da bu olsa gerektir. Ve bu sebeple istikbalimizi inşa edecek gençlerimizin manevi hayatını ayakta tutmak için daha fazla çalışmamız gerektiğini, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bize çok daha büyük görevler düştüğünü, bu milletin genç nesline hizmet etmenin ne büyük bir şeref olduğunu asla unutmamamız ve unutturmamamız gerekiyor.
“O gece, bizi diri tutan, manevi dinamiklerimizi, millet olarak ortak irademizi harekete geçiren salâlarımızı unutmamamız gerekiyor…”
Unutmamamız gereken beşinci husus, o gece bizi diri tutan, bizi ayakta tutan, manevi dinamiklerimizi harekete geçiren, millet olarak ortak bilincimizi, ortak irademizi harekete geçiren salâlarımızdır. Bu milletin bir ferdi olmaktan iftihar ettiğim gibi, Diyanet İşleri Teşkilatı’nın bir ferdi olmaktan da iftihar ediyorum. O gece 120 bin din gönüllümüzün milletimizin yanında yer alması, milletin hukukuna sahip çıkması, özgürlüğümüzün simgesi olan minarelerimizden salâ sesleriyle milletimize seslenmesi ve milletimizin buna cevap vermesi unutmamamız gereken hususlardan bir tanesidir. Salâlar, 15 Temmuz’un simgesi olmuştur. 15 Temmuz’da karşı karşıya kaldığımız ihanetin ve o ihaneti püskürtmek için sokağa dökülen milletimizin adeta ortak şuuru, ortak bilincine dönüşmüştür.
“Suret-i Hak’tan görünerek, kötülüğün din kisvesine bürünerek karşımıza çıkmış olmasını asla unutmamamız gerekiyor…”
Asla unutmamamız ve unutturmamamız gereken bir gerçek daha var. O da o gece karşımıza çıkan ihanetin, işgal teşebbüsünün din kisvesine bürünerek milletimizi çökertmeye çalışmasıdır. Suret-i Hak’tan görünerek 40 yıl bu milletin imanını, inancını, değerlerini, zekatını, sadakalarını istismar ederek, bu milletin çocuklarını çalarak, birkaç nesli heba ederek kötülüğün din kisvesine bürünerek karşımıza çıkmış olmasını asla unutmamamız gerekiyor. Dinimizi doğru anlamamız gerekiyor, dinimizi sahih kaynaklardan anlamamız gerekiyor. Din gibi yüce bir hakikati asla şahıslar üzerine bina etmememiz gerekiyor. Millet olarak varlığımıza tarih sahnesinde süreklilik kazandıran yüce dinimizi, yüce değerlerimizi doğru anlamamız gerekiyor.
“Gençler, din kisvesine bürünmüş bu kötülük, zihninizde ve kalbinizde İslam’ın rahmetine, hikmetine karşı bir tereddüt uyandırmasın…”
Genç nesillere, genç dostlarıma hitap ediyorum, bu kötülüğün din kisvesine bürünerek milletimize saldırması, sizin zihninizde ve kalbinizde İslam’ın rahmetine, hikmetine karşı asla bir tereddüt uyandırmasın. Bizim bir harfi değişmemiş yüce Kitabı olan bir dinimiz var. Bizim her söz ve hareketi kıyamet sabahına kadar insanlığa örnek olan Peygamberimiz Muhammed Mustafa’mız var. Bizim tarih boyunca medeniyetler kuran muhteşem bir ana yolumuz, orta yolumuz var. O ana yolumuzu, orta yolumuzu doğru anlayarak, bundan sonra bu tür kötülüklere maruz kalmamak için, maslahat rengine bürünmüş mefsedet hareketlerine boyun eğmemek için üzerimize düşen vazifeler vardır. Bilginin ve hikmetin yolundan asla ayrılmamalıyız.
“Tarihte yaşadığımız acıyı bir hamasete dönüştürüp geleceğe taşımadan, milletimizin o gece ortaya koyduğu birliği ve beraberliği yeniden ihya etmeliyiz…”
Tarihte yaşadığımız acıyı bir hamasete dönüştürüp geleceğe taşımadan, hep birlikte 15 Temmuz’da Rabbimizin lütfunu, inayetini, nusretini hatırlayarak, milletimizin o gece ortaya koyduğu birliği, beraberliği kardeşliği yeniden ihya etmeliyiz. Birliğimizi güçlendirmeliyiz. Bize bağlanan umutları daima diri tutmalıyız. Zalimlerin zulmüne rağmen adaletten ayrılmamalıyız. Kötülerin kötülüğüne rağmen iyilikten asla ayrılmamalıyız. Bir rahmet Peygamberinin ümmeti olduğumuzu daima göstererek geleceğimizi birlik ve beraberlik içerisinde, kardeşlik içerisinde inşa etmeye devam etmeliyiz.
“Büyük milletler, büyük acılardan büyük birlikler devşirirler…”
Bize düşen bu acıdan büyük dersler ve ibretler çıkartarak üzerine düşünmektir. Büyük milletler, büyük acılardan büyük birlikler devşirirler. Büyük rahmetler çıkarırlar. Biz de millet olarak bu büyük acıdan büyük rahmetler çıkarmalıyız. Büyük dersler, büyük ibretler çıkartmalıyız hep birlikte.
Açılışın ardından Başkan Görmez ve katılımcılar, bu vatan için canlarını feda eden bütün şehitlerin ruhu için Fatiha okudu.
15 Temmuz gecesinde yaşananların objektiflere yansıtıldığı 44 fotoğraf karesinden oluşan sergi, 22 Temmuz’a kadar Ahmet Hamdi Akseki Camiinin sergi salonunda gezilebilecek.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı