Muhterem Müslümanlar!
Rüşvet, haksız bir menfaat elde etmek, haksızı haklı göstermek maksadıyla yetki ve nüfuz sahibi kimselere hediye veya para vermek veyahut menfaat sağlamaktır. Yolsuzluk ise bir görevi veya yetkiyi kötüye kullanmak, kanun dışı yollarla çıkar sağlamaktır. Her iki davranış da hakkaniyete, adalete ve toplumsal huzura zarar verdiğinden dolayı çirkin ve büyük günahtır. Nitekim Hak Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de: “Birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için yetki sahiplerine (rüşvet olarak) vermeyin”1 buyurarak haksız kazancı yasaklamış, Efendimiz (s.a.v) de rüşveti alanı ve vereni lanetlemiştir2
Aziz Mü’minler!
Rüşvet, bir işe girmek, bir görevde yükselmek, mahkemenin vereceği hükmü etkilemek ve benzeri maksatlarla başvurulan ahlak dışı yöntemdir. Rüşveti alan, veren ve aracı olan herkes bu zulümde ortaktır. İnsanlar, dünya hayatına aşırı bağlılıkları, lüks hayata olan düşkünlükleri, harama karşı duyarsızlıkları neticesinde bu günahı işlerler. Rüşvet beklentisi içinde olanlar kadar rüşvet vermeye hazır olanlar da bu günahın işlenmesine sebep olurlar.
Aziz Kardeşlerim!
Cemiyete hizmet vermekle görevli kimselerin, vazifelerini herhangi bir maddi karşılık beklemeden ve hukuk çerçevesinde yerine getirmeleri gerekir. Yapmış olduğu iş için zaten ücretini alan görevlilerin başka bir beklenti içinde olmaları haksızlıktır. Toplumun fertleri de içinde bulundukları cemiyete karşı görevlerini hakkaniyet ölçüleri içerisinde ifa etmeli, mali yükümlülüklerini yerine getirmeli, kamuya ait malları usulüne uygun kullanmalı ve korumalı, hukuki boşluklardan yararlanıp haksız kazanç elde etmemelidir. Aksi takdirde meydana gelecek olan yolsuzluk belası ülkenin kaynaklarını tüketmek suretiyle iktisadî hayatı bozacaktır. Ekonomik dengesi bozulan, rüşvet bataklığına batmış bir toplumda güvenliğin, hak ve adaletin sağlanması mümkün değildir. Küçük bir gurubun rahatına yol açan rüşvet ve yolsuzluk, toplumun büyük kesiminin huzursuzluğuna sebep olur.
Değerli Mü’minler!
Görevli de olsak, hizmet bekleyen bir vatandaş da olsak hayatımızın her anı, kazancımızın her kuruşu ilahi sistem tarafından gözlenmekte kayıt altına alınmaktadır. Hesap gününde mutlaka sevap veya günah olarak karşımıza çıkacaktır. İnsan dünyada mahcup; ahirette mahzun olacak bir amelle, bir kazançla Rabbinin huzuruna gitmemeli, fani dünyanın geçici rahatı için ebedi hayatını heba etmemelidir. Çünkü hayata bir daha gelerek yanlışı telafi etmeye imkân yoktur. Rabbimiz bizi emirlerine karşı duyarlı olup haramdan sakınan kullarından eylesin.
İstanbul Müftülüğü Hutbe Komisyonu
1 Bakara, 2/188
2 Ebu Davud, Akdıye, 4