Mekke’nin Fethi Gönüllerin Fethidir!

 Muhterem Mü’minler

Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah tarafından “Ümmü’l-Kurâ” (Bütün Şehirlerin Anası)  ünvanı verilen Mekke, gerek insanlık, gerekse İslam tarihi açısından çok önemli bir yere sahiptir.[1] Mekke, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a ibadet için yeryüzünde inşa edilen ilk kutlu mâbed Kâbe’nin bulunduğu mukaddes şehirdir.[2] Mekke’nin, her türlü saldırıdan korunduğu, saygın ve güvenli bir yer olduğu Kur’an-ı Kerimde bildirilmiştir.[3] Mekke, Hz. Muhammed (s.a.v)’in doğduğu, çocukluk ve gençlik yıllarını yaşadığı, 40 yaşına geldiğinde de Peygamberlik görevinin kendisine verilip, İslam’a davetin ilk 13 yılının geçtiği kutsal bir şehirdir. Kendine has böyle maddi ve manevi üstünlükleri olan Mekke’nin fethi İslâm tarihi açısından çok önemlidir.

Değerli Kardeşlerim!

Resûl-ü Ekrem (s.a.v) Efendimiz, Mekke’de kaldığı 13 sene süresince insanları İslam’a davet etti. Karşısındaki muhatapları olan Mekkeli müşrikler ise bu davete icabet etmedikleri gibi, Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve etrafındaki sahabenin, sadece Allah’a  kulluk edip  putlara tapmamalarından dolayı, onlara birçok eza ve cefada bulundular. Sonunda miladi 622 yılında, Allah’ın izniyle, Allah Resûlü (s.a.v) ve ashabı Mekke’den Medine’ye hicret ettiler. Allah Resûlü (s.a.v), doğup büyüdüğü Mekke’den ayrılırken ona dönerek şöyle buyurdu:

“Ey Mekke! Sen yeryüzünün en hayırlı ve benim için en sevimli yerisin. Eğer çıkmak zorunda bırakılmasaydım, senden ayrılmazdım.”[4]

          

    Kardeşlerim!

            Medine’ye hicretten sonra Müslümanlar, İslâm devletinin temelini atarak bu yeni dinin hızla yayılmasına öncülük etmişlerdir. Hicretin altıncı yılında Mekkeli müşriklerle Hudeybiye antlaşması imzalanmış ve bu anlaşma iki yıl sonra Mekkeli müşrikler tarafından bozulmuştur. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v), Mekke’yi fethetmeye karar verdi.  Peygamberimiz (s.a.v), Mekke’nin kan dökülmeden alınmasını çok arzuluyordu. Bunun için ordusuna “Kesinlikle kan dökmeyin, silahlı çatışmaya girmeyin!” emrini verdi. Ve öyle de oldu. Mekke şehri az sayıdaki ölümler dışında kan dökülmeden fethedildi.

Allah Resûlü (s.a.v), muzaffer bir komutan olarak Mekke’ye girip Kâbe’yi putlardan temizledikten sonra, Mekkeli Müşriklere hitaben: “Ey Kureyş cemaati! Ey Mekkeliler! Ne dersiniz? Şimdi, benim size ne yapmamı umarsınız, hakkınızda benim nasıl bir hüküm vermemi bekliyorsunuz?” diye sordu. Kureyşliler de: “Biz, senin hayır ve iyilik yapacağını sanıyor ve ‘Sen hayırlı olanı yaparsın!’ diyoruz. Zira Sen, kerem ve iyilik sahibi bir kardeş; kerem ve iyilik sahibi bir kardeş oğlusun! Gücün yetti, bize gâlip geldin, iyi davran!” dediler. Bunun üzerine, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v):  “Benim halimle sizin haliniz, Yûsuf (a.s) ile kardeşlerinin hâli gibidir. Yûsuf (a.s)’ın, kendi kardeşlerine dediği gibi, ben de size: ‘Bugün size hiçbir kınama yoktur! Allah sizi affetsin! O, Merhametlilerin en merhametlisidir.’[5]diyorum. Gidiniz! Sizler, âzâd edildiniz ve hepiniz serbestsiniz.”5 buyurdu ve böylece hepsini affetti.

Aziz Mü’minler!

Hutbemi Nasr Sûresi’nin meâliyle bitiriyorum: “Allah’ın yardımı ve (Mekke’nin) fethi geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiklerini gördüğünde, Rabbin’e hamd ederek tesbihte bulun ve O’ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir .”[6]                   


[1] En’âm, 6/92.
[2] Al-i İmrân, 3/96.
[3]Ankebût, 29/67.
[4] İbn Mâce, Menâsik,103.
[5] Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, 9/195.

6 Yûsuf, 12/92.

7 Nasr, 110/1-3.

Hazırlayan: Mustafa KORKMAZ, Saray İlçe Müftüsü

Redaksiyon: İl İrşat Kurulu

Exit mobile version