Kardeşlerim!
Rabbimiz bizleri fiziki yapı, akıl, idrak, beceri, yetenek gibi özelliklerde farklı yarattığı gibi; dünya nimetlerine sahip olma hususunda da farklı yaratmıştır. Kimimiz daha büyük maddi imkânlara sahip iken, kimimiz de daha az veya kıt imkânlara sahibiz. Halimizi takdir eden Rabbimizdir ve durumumuza göre bizi vazifelendiren de O’dur. Sorumluluk ve yerine getirmemiz gereken görevlerimiz sahip olduklarımıza göredir. İçinde bulunduğumuz duruma göre Yaratana karşı sorumluluk; yaratılana karşı görevlerimiz vardır. Hayatımızın farklılığı, yetki ve yeteneklerimizin değişik olmasından dolayı birbirimize muhtacız. Nitekim ayet-i kerimede Rabbimiz: “Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için, (çeşitli alanlarda) kimini kimine, derece derece üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır”1 buyurmaktadır. Farklılığımız bizi birbirimize yaklaştırmak ve bu vesileyle hayatımıza Rabbimizin rahmetini yansıtmak içindir. Sahip olduğumuz nimetler kadar, o nimetleri kendilerine infak ettiğimiz, yardım elini uzattığımız kimseler de bizim için birer nimettir. O yardımlar sayesinde emeğimiz sevaba dönüşür; manevi dünyamız huzur bulur, insani özelliklerimiz ortaya çıkar. O halde onları Allah’ın bir lutfu olarak görmeliyiz.
Değerli kardeşlerim!
Yüce Yaratan katında insan muhterem bir varlıktır. Çünkü Peygamberler insanlar içinden seçilmiş ve yine insanların huzurunu ve kurtuluşunu temin etmek için gönderilmiştir. İnfak ederken bu hassasiyete dikkat etmemiz gerekir. Başkasının mesleğine, maddi yardımına, yeteneğine veya bilgisine ihtiyaç duymak kişinin değerini düşürmez. İnsan olması hasebiyle herkesin bir değeri ve onuru vardır. Bize muhtaç olan kimse yardımımızı hayra dönüştüren bir elçidir. Bu nedenle de onları incitmeden, şahsiyetlerini rencide etmeden ilgilenmeliyiz. Zira asıl hedefimiz yardım elimizi uzatırken gönül kazanmak, hayır dua almak, kardeşliğimizi pekiştirmek ve beşeri ilişkilerimizi güçlendirmektir. Bu konuda Rabbimiz bizi şöyle uyarmaktadır:
“Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler.”2 Gönül incitici tavrımız yapmış olduğumuz iyilikleri yok etmemelidir. Gerek yardımcı olma ve gerekse diğer beşeri ilişkilerimizde şu ayet-i kerimelerdeki emirler temel prensibimiz olmalıdır: “Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır”3 Muhterem Mü’minler! Allah rızası için infak ederken, öncelikle birinci derece mesul olduğumuz ve geçimlerini sağlamakla görevli olduğumuz ailemizi mağdur etmekten kaçınmalıyız. Kendimizi muhtaç duruma düşürecek kadar aşırı gitmemeliyiz. Bu konuda Efendimiz (s.a.s) bizlere şu uyarıda bulunuyor: “Biriniz sahip olduğu bütün serveti bana getirip ‘sadaka olarak veriyorum’ diyor sonra da oturup halka avuç açıyor. Sadakanın hayırlısı kendi ihtiyacını giderdikten sonrakidir”4
Kardeşlerim!
Veren elin alan elden daha hayırlı olduğunu5 beyan eden Efendimiz (s.a.s), infak etmenin faziletine işaret buyururken, aynı zamanda hayırlı olmak için, kazanıp alın terimizle iyilikte bulunmayı, başkalarına muhtaç olmamak için gayret göstermeyi, mümkün mertebe kendi ihtiyaçlarımızı emeğimizle karşılamayı tavsiye etmektedir. Fakat hayat şartları ve beden yapısının, ihtiyaçları karşılamaya elverişli olmadığı durumlarda ise bir gönül ve kardeşlik dayanışması olan infakın devreye girmesi ve mağduriyetin giderilmesi gerekir. Gönül kırmadan, rencide etmeden… Zira sadece kazandıklarımız bir nimet değil; Müslüman şuuruyla harcadıklarımız da dünya ve ahretimiz için birer nimettir. Bizi ateşten koruyan, belaları, musibetleri önleyen vesilelerdir. Rabbimiz hepimize infak etme gücü ve zerafeti ihsan eylesin.
1Zuhruf, 43/32
2 Bakara, 2/264
3 Bakara, 2/262, 263
4 Ebu Davud, ‘Zekat’ 39
5 Buhari ‘Zekât’ 18, Müslim, ‘Zekât’ 94
Hazırlayan: Emir Faysal ARVAS
Redaksiyon: İstanbul Hutbe Komisyonu