Muhterem Müslümanlar!
Önümüzdeki Perşembe günü hicrî 1434. yıla gireceğiz. Yüce Rabbimizden yeni hicrî yılın bütün Müslümanlara hayırlar getirmesini niyaz ediyorum. İslam tarihinde büyük bir önem arz eden bu tarihi olay, içinde birçok hikmet barındırmaktadır.
Hz. Peygamber, (s.a.v.) Mekke’de çeşitli baskılara maruz kalan Mü’minlerin önce Habeşistan’a daha sonra Medine’ye hicret etmelerine izin vermişti. Medine’ye yapılan bu hicret, Müslümanlar tarafından takvim başlangıcı olarak kabul edilmiştir.
Aziz Müminler!
Hicret, insanlık tarihinde birçok peygamberin ve onlara tabi olan müminlerin açtığı büyük bir imtihan yoludur.
Hicret İslam’ın dünyaya yayılmasında bir dönüm noktasıdır.
Hicret, Allah’a ve Resulüne bağlılığın, Allah yolunda fedakârlığın, dünyalıklardan vazgeçmenin, yalnızca Allah rızasını seçmenin bir göstergesi; iman uğruna her zorluğu göze almanın destansı bir ifadesidir.
Hicret, imanın küfre, hakkın ve adaletin zulme, ilim ve irfanın cehalete karşı üstün gelmesinin başlangıcıdır.
Aziz Kardeşlerim!
Hicret, Müslüman bir toplumun bir beldede hayatta kalma ve İslâm’ı yaşama mücadelesinde tercih edeceği yollardan birisidir. Fakat asla kaçış değildir. Nitekim âyet-i kerimede “Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de”[1] buyrularak bu hususa dikkat çekilmiştir. Bir başka âyet-i kerimede ise hem hicret edenlerin, hem onlara yardım edenlerin alacakları mükâfat şöyle beyan edilmiştir: “İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, muhacirleri barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve güzel rızık vardır”[2]
Muhterem Müminler!
Hicret, bazen beldeden beldeye doğru mekân değişikliği, bazen iç âlemin bir menzilinden öteki menziline doğru hal değişikliği şeklinde olabilir. Bu itibarla mümin her an hicret halindedir, daha doğruya, daha güzele, daha ileri menzillere ulaşmak için sefer halindedir.
Hicret, “kişinin her zaman yaşadığı yurdu terk etmesi” demek değildir. İnsanın her türlü kötü duygu, his ve düşüncelerden arınıp, Hakka yönelmesi de bir hicrettir. Zira Efendimiz (s.a.v): “Mekke’nin fethinden sonra artık hicret yoktur, fakat cihad ve niyet vardır”[3] buyurarak hayat boyu kötülüklerle mücadele etmenin de hicret olduğuna dikkat çekmiştir.
Hutbemi sevgili Peygamberimizin konu ile ilgili bir hadis-i şerifi ile bitiriyorum: “Muhacir, Allah’ın yasakladığı şeylerden uzaklaşan ve onları terk eden kimsedir.” [4]
Yüce Rabbimiz böyle bir hicret değerinde hayat yaşamayı cümlemize nasip eylesin.
Orhan KAYMAK
Vaiz/Tuzla/İstanbul