Muhterem Müslümanlar!
Dünya hayatında Mü’minin gayesi; Allah’ın emirlerine itaat edip haramlardan sakınmak ve ilahi rızaya uygun yaşamaktır. Cenâb-ı Allah’ın açıkça yasakladığı şeyler haram, serbest bıraktıkları da helâldir. Bu dünyaya bir imtihan için geldiğimize göre, bu sınavı kazanmak için helâl olan şeylerle iktifa edip, haram olan şeylerden de sakınmak mecburiyetindeyiz. Zira haramlar bizim maddî ve manevî dünyamızı tahrib etmektedir. Bundan dolayıdır ki, haramlarla beslenen bir beden, helâl olan şeylere yönelmede zorluk çeker, ibadetler kendisine ağır gelir. Hayır yapmaya eli varmaz, ahiret işlerini ihmal eder. Kendisinin iyi işler yaptığını zanneder. Bu hususta Rabbimiz bizi şöyle uyarmaktadır: “Kim, Rahman’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar”[1]
Değerli Mü’minler!
Şurası muhakkak ki yüce Rabbimiz, hiçbir harama ihtiyaç duyulmayacak şekilde biz kulları için pek çok nimetler yaratmıştır. O, ekonomik hayatı olumsuz etkileyen faizi, insanın aklına ve bedenine zarar veren içki ve uyuşturucu maddeleri, fert ve toplum hayatını tahrib eden zinayı, yuvaları yıkan kumar ve rüşveti, cemiyet hayatını ifsad eden israf ve ölçüsüz eğlenceyi haram; meşru ticareti, evlilikle yuva kurmayı, emek ve alın teri dökerek kazanmayı ise helal kılmıştır.
Bu emirler Yüce Rabbimizin, kullarının menfaati için koymuş olduğu sınırlardır.
Nitekim Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur.”[2]
Aziz Kardeşlerim!
Hutbemin başında okuduğum Hadis-i şerifte sevgili peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:”Helâl belli, haram da bellidir. İkisi arasında şüpheli şeyler vardır ki, çok kimseler bunları bilmezler. Her kim şüpheli şeylerden sakınırsa, ırzını da, dinini de korumuş olur. Her kim de şüpheli şeylere dalarsa, içine girilmesi yasak olan koruluk etrafında sürülerini otlatan bir çoban gibi, sınırı aşabilir. Haberiniz olsun, her hükümdarın kendine mahsus bir koruluğu vardır. Dikkat edin; Allah’ın yeryüzündeki koruluğu da haram kıldığı şeylerdir. Bilin ki, bedenin içinde bir et parçası vardır, o iyi olursa bütün beden iyi olur; o bozulursa bütün beden bozulur. İşte o et parçası kalptir.”[3]
Aziz Mü’minler!
Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “Bana altı hususta garanti verirseniz ben de sizin cennete girmenizi garanti ederim; Daima doğru konuşup, asla yalan söylemeyeceğinize, söz verdiğiniz de sözünüzde duracağınıza, size emanet edilen şeylere ihanet etmeyeceğinize, gözlerinizi, ellerinizi ve ayaklarınızı haramdan sakınacağınıza söz verirseniz, (cennete girmeyi de hak etmiş olursunuz.)”[4]Aziz peygamberimizin bu uyarısına kulak verelim. Nefsimizi ve neslimizi haramlardan sakındıralım.
Hutbemi başta okuduğum ayet-i kerimenin meali ile bitiriyorum: “Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.”[5]
Abdullah BABAOĞLU
Baş Vaiz Maltepe İST.