Evlilik ve Huzur

Muhterem Müslümanlar!

İnsan hayatının ve neslinin onurlu biçimde devam etmesi İslamî hükümlerin genel hedeflerindendir. İslam, insan ihtiyaçlarının meşru yollarla tatmin edilmesini ister. Dinimiz hem insan neslinin devamı hem de insanın cinsel ihtiyaçlarının tatmini için evliliği meşru kılmış hatta teşvik etmiştir. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte gençlere hitap ederek “Ey gençler grubu! İçinizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Gücü yetmeyen de oruca sarılsın. Oruç onun için etkisizleştirmedir” buyurmuştur.

İslam dini kadın erkek birlikteliğini nikâh şartına bağlamıştır. Bir kadın ile erkeğin, aralarında nikâh bağı olmadan evli gibi yaşamaları haramdır ve İslam literatüründe “zina” olarak adlandırılarak büyük günahlardan sayılmıştır. Dinimiz evlenmeleri caiz olan bir erkekle kadının, aralarında cinsel birleşme olmasa bile bir çatı altında baş başa yaşamalarına izin vermez. Allah Teala “Zinaya yaklaşmayın” ayetiyle, hem zinayı hem de zinaya yaklaşmayı yasaklamıştır. Aynı cinsin birbiri arasındaki cinsel birliktelik de yasaktır. Kur’an’da geçmişte yaşanmış erkekler arası cinsel tatminlerin çirkinliğine ve haramlığına dair çok sayıda ayet vardır.

Değerli Müminler!

Dinimiz evliliği, eşlerin birbirine huzur ve sükûn verdiği bir kurum olarak görür. Allah insan için, kendisinde sükûn bulacağı eş yarattığını ifade eder. Onlar arasında sevgi ve merhamet yarattığını belirtir. Evlilikten beklenen fayda ve sonucun doğması için evlenecek kadın ve erkeğin belli bir olgunluğa sahip olması gerekir. Dolayısıyla evlilik sorumluluğunu taşıyacak olgunluğa sahip olmayan, çocuk yaştaki kimselerin evlendirilmesi doğru değildir. Evlilikte eşlerden her biri bu sorumluluğu taşıyacak olgunlukta olmalı, eşini kendisi için bir lütuf, ihsan ve nimet olarak görmeli, görebilmelidir.

Eşler birbirinin rakibi değildir. Evlilik, eşlerden her birinin diğerinden daha fazla yararlanmayı hedeflediği, bunun için de menfaat çatışmalarının öne çıktığı bir ticarî ortaklık değildir. Evlilik, eşlerden her birinin diğerini mutlu etmeyi önemsediği, Allah rızasının öne çıktığı kutsal birlikteliktir. Aile, günlük çalışma ve stresten yorulan, enerji kaybeden insanın, dinleneceği, enerji depolayacağı huzurlu limandır.

Müslüman eşini Allah’ın bir emaneti olarak görür. Eşine ve hiç kimseye haksızlık etmez, zulmetmez. Hele hele eşini dövmek, darp etmek ve öldürmek gibi düşünceler aklının ucundan bile geçmez.

Değerli müminler!

Günlük, haftalık veya belli bir süre ile sınırlı evlilikler caiz değildir. Evlilik ömür boyu sürsün diye yapılır. Fakat bazen sürdürülemez hale gelebilir. Evliliği meşru gören ve teşvik eden dinimiz bu gibi durumlarda boşanmayı da meşru görür. Boşanma, arzu edilen bir sonuç değildir ama meşrudur. Boşanmalar, eski eşleri düşman haline getirmemelidir. Boşanmış eşler, çocuklarının iyi bir Müslüman ve insan olarak yetişmesi için gerekli tedbirleri de almalıdır. Bu gibi durumlarda çocuğun bütün sorumluluğunu ve yükünü annenin şefkatli omuzlarına yüklemek, onun merhametini istismar etmek insanlığa da Müslümanlığa da sığmaz.

Muhterem Müslümanlar!

Huzurlu ve güvenli bir toplumun inşası, huzurlu ailelerin varlığına ve çokluğuna bağlıdır. Aile, toplumun temel taşıdır ve nikâhlı beraberlik ile kurulur. Ailede kazanılacak sevgi, saygı esaslı paylaşım kültürü, toplumda da yankı bulur.

Hutbemi bitirirken Cenab-ı Hak’tan hem aile içi hem de toplumsal huzur ve mutluluğumuzun artmasını niyaz ediyorum.

Doç. Dr. Rahmi Yaran/ İstanbul Müftüsü


[1] Rum, 21 [1] Buhari, Nikah, 2 [1] Buhârî, “Nikâh”, 2. [1] el-İsrâ, 17/32. [1] Bk. el-A‘râf, 7/189; er-Rûm 30/21.
Exit mobile version