Dilin Afetleri

Aziz Mü’minler!

İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği, konuşma kabiliyetine sahip olmasıdır. Konuşmak Allah Teâlâ’nın insana verdiği en büyük nimetlerdendir. Her nimet gibi onu da yerinde ve gerektiği şekilde kullanmak lazımdır. İnsanlarla ilişkilerimizin sağlıklı yürümesi konuşma üslubumuzun güzelliği ile mümkündür. Kulluğumuzun Yüce Yaratan katında değerlenmesi, yaptığımız işlerin sevab veya günah olması dilimize bağlıdır.

Muhterem Cemaat!

Nice dostlukları bitiren, savaşları çıkaran, kini nefreti körükleyen, düşmanlıkları çoğaltan, halkımızın da çok güzel tanımladığı gibi kemiği olmayan dilimizdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde konunun önemi vurgulanmış, önemli tavsiyelerde bulunulmuştur. Hutbemizin başında okunan Ayet-i Celilede: Bir tatlı söz, bir bağışlama, arkasından incitmenin geldiği sadakadan, daha hayırlıdır”[1] buyrulmaktadır. Güzel bir söz, tatlı bir üslup, katı bir kalbi yumuşatıp güzel bir diyalogun başlangıcı olabilir.  Şairin de ifade ettiği gibi:

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı bal ile yağ ede bir söz

 

Aziz Kardeşlerim!

Amelleriyle günahlarından arınmak isteyen Müslüman’ın, tavırları ve sözleri ile ibadetini zedelememesi gerekir.  Zira ayet-i kerimede: Ey iman edenler, sadakalarınızı, başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın”[2] buyrulur.

Kur’an-ı Kerim’de Allah u Teâlâ, başkasının arkasından onun hoşlanmadığı bir üslupla konuşmayı, yalan yere şahitlik etmeyi, insanları çekiştirmeyi, kaba ve incitici söz söylemeyi[3] yasaklamıştır. Bilakis yumuşak huylu, affedici olmayı, insanlarla uygun bir üslupla konuşmayı emretmiştir.[4] Allah Teâlâ’nın Hazreti Musa’yı inkârın ve zulmün zirvesinde olan Firavun’a gönderirken bile ona yumuşak sözlerle hitab etmeyi emretmesi[5] oldukça manidardır.

 

Değerli Kardeşlerim!

Allah Resulü (a.s) : Her kim dilini ve iffetini korumayı bana garanti ederse ben de onun cennete gireceğine kefil olurum”[6] buyurarak dilin ne gibi afetlere yol açabileceğine dikkat çekmektedir. Günümüzde aile ve sosyal huzurumuzu bozan, bazen büyük felaketlere yol açan, nakledilen yanlış bilgiler, gerçeği çarpıtan ifadeler, rencide edici hakaret içerikli sözler, hiçbir faydası olmayan manasız laflar değil mi?

Kimi zaman kendimizi unutup doğru veya yanlış olduğuna bakmadan bu söylentilerin ardına düşüp kötü sonuçlar doğuran olaylara sebebiyet vermiyor muyuz?

Meşhur hadis kitaplarından Tirmizi’de anlatıldığına göre: Sabah olunca insanın bütün azaları, dile yalvarırlar: “Bizim hakkımızda Allah`tan kork. Zira biz sana tabiyiz. Sen düzgün olursan biz de düzgün oluruz, sen sapıtırsan biz de sapıtırız” derler.”[7]

Öyleyse değerli mü’minler! Dilimizi Rabbimizin istediği şekilde terbiye edelim. Konuşmamız güzelleşirse ahlakımız da güzelleşecek, ahlakımız güzelleştiğinde de toplumumuz huzur bulacaktır. Dil yarası iyileşmesi zor bir yaradır. Pertev Paşa ne güzel söylemiş:

Cihan bağında ey âkil budur matlub-i ins ü cin

Ne senden kimse incinsin ne de sen kimseden incin  

Emir Faysal ARVAS

Yusuf Agâh Camii İmam-Hatibi

 BEYOĞLU



[1] Bakara, 2/ 263
[2] Bakara, 2/ 264
[3] Hucurat, 49/12, Nisa, 4/135, Bakara, 2/264
[4] Ahzab, 33/69, Ali İmrân, 3/134
[5] Taha, 20/44
[6] Riyazü’s-Salihin III/104
[7] Tirmizi, Zühd, 61
Exit mobile version