Bedir gazasından hemen sonraydı. Müşriklerin büyüklerinden Umeyr b. Vehb ile Safvan b. Ümeyye, Mekke’de bir kenara oturmuş, Bedir ölüleri için dertleşiyorlardı. Umeyr’in bir oğlu da Bedir’de esir düşmüştü. Safvan’a diyor ki:
– Borçlarım ve çocuklarım olmasaydı, esir oğlumu bahane ederek Medine’ye gider, Muhammed’i öldürürdüm.
– Bu işi yaparsan borçlarını ben öderim, çocuklarına da bakarım.
– Tamam, öyleyse bu iş aramızda gizli kalsın!
Umeyr kılıcını bileyip zehir sürdükten sonra yola çıkar ve Medine’ye ulaşır. Onun kılıcıyla mescidin kapısına geldiğini gören Hz. Ömer (R.A.) durumdan kuşkulanır ve vaziyeti Resul-i Ekrem’e haber verir. Rasulullah’ın isteği üzerine de, adamı kılıcının kayışından yakaladığı gibi huzura getirir. Rasulullah (A.S.) buyurur:
– Bırak onu ya Ömer! Sen de yaklaş ya Umeyr!
Sonra ona niçin geldiğini sorar. Umeyr cevaben der ki:
– Elinizdeki esir için geldim; ona iyi davranasınız.
– Öyleyse boynundaki bu kılıç ne oluyor?
– Allah kılıçların belâsını versin! Bize bir faydası mı var?
– Niçin geldiğini bana doğru söyle.
– Söylediğim gibi, sadece bunun için geldim.
– Hayır!.. Safvan’la Bedir’de ölenler için dertleşip anlaştınız. Sözleştikten sonra beni öldürmeye geldin. Fakat Allah buna engeldir!
– Senin Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet ederim. Konuştuklarımızı, ben ve Safvan’dan başka bilen yoktu. Allah’a yemin olsun ki, bunu sana bildiren Allah’tan başkası değil! Elhamdülillah.
Umeyr artık, sadık bir müslümandır. Resul-i Ekrem (A.S.) buyurur:
– Kardeşinize dinini ve Kur’an’ı öğretin, esirini de salıverin!
Öyle yaptılar. Sonra Umeyr, halkı İslâm’a davet isteğiyle Mekke’ye döndü. Birçok kimse, onun sayesinde müslüman oldu.